top of page
Ara
Yazarın fotoğrafıOnur Tatar

ŞEYHİN KÖYÜ'NDEN, ŞEYHİN KOYU'NA - THE CORALS


Mısır, Türkiye ile iyi ilişkiler içinde bir ülke. Politik anlamdaki gerginlikler genel olarak Mısır halkının Türklere olan tutumuna yansımamış.


İlk kez gitmeme rağmen Türk olmam nedeniyle çok sıcak karşılandım. Havaalanından, kaldığım Sheraton Oteli’ne transferime yardımcı olan Moustafha(Mustafa) ile sıcak sohbetimiz keyifli bir beş gün geçireceğimin işaretiydi. İstanbul’dan 2 saatlik yolculukla Sharm El Sheikh Havalimanı’na inmiştim. Kısa bir pasaport kontrolünün ardından otelimin yolunu tuttum.


Unutmadan burada toplu taşım cazip değil. Tavsiye de etmiyorum. Havalimanı transfer ve kent merkezine geliş gidiş için taksi kullanılmalı. Taksi havalimanı tek gidiş için 20 dolar alıyor. Kent merkezi gidiş dönüş de aynı fiyat.


Görüldüğü gibi, Sina Çölü’nün güney ucunda yer alan Sharm el Sheikh, Kızıldeniz kıyısında. Mısır’ın Kahire ve İskenderiye ( Alexandria )’den sonra en önemli turizm bölgelerinden birisi. 1979 yılında Camp David Anlaşması ile İsrail tarafından Mısır’a iade edilmiş bir bölge. Burası daha sonra Mısır’ın en önemli turizm bölgelerinden birisi olmuş.


Eylül – Kasım dönemi Sharm el Sheikh için ideal bir dönem. Ekim sonu hem su sıcaklığı hem de karadaki sıcaklık ideal. Suyun altı muazzam su üstü ise çöl. Sina çölünün güneyinde ot bile bitmiyor. Yeşili sadece otel bahçelerinde görüyorsunuz. Su altı gökkuşağı gibiyken, suyun üstü sarının ve kahverenginin tonlarında.


Ras Muhammed Milli Parkı dalış tutkunlarının gözdesi. Dünyanın en büyük sualtı milli parkı burası.


Bende iki kez dalma şansı buldum o bölgede.


Jackfish Alley bölgesinde yaptığımız mağara dalışı enfesti. Avustralya’daki Büyük Mercan Resiflerinden sonra dünyada dalınacak en güzel yerlerden birisi burası.


Öyle renklere şahit olacaksınız ki; kendinizi bambaşka bir dünyanın parçası olarak hissedeceksiniz.

İki gün dalışıma hocam Kareem Yousef eşlik etti.


Kareem’e sakin olmamızı, buraya eğlenmeye geldiğimi, hiçbir acelemin olmadığını söyledim.


Sağolsun çok iyi “instructor” oldu bana. Bende sanırım ona iyi “body” oldum.




Fazla ağırlık olmamasını, aksi halde kendimi kontrolde zorlandığımı söyledim. Beni anlayışla karşıladı. Çok iyi derecede İngilizce konuşan Kareem’in dalışa başlama serüvenini zevkle dinledim. Aralarda sohbet etme şansı buldum. Bu adamın sempatik tutumu tüm endişelerimi aldı götürdü. “Belki köpekbalığı ile karşılaşabiliriz.” derken bile içimde hiçbir korku taşımıyordum.


Sadece “ Ne yapmalıyız o zaman?” diye sordum.


“Mercanın arkasına geçelim. Hatta dilersen fotoğrafını bile çekerim.” diyecek kadar rahattı Kareem.


Teknemiz Al Madina oldukça konforluydu. Bütün tekneler bembeyaz boyalı, bakımlı, dalış ekipmanları oldukça yeni, teknede bulunan bütün elemanlar oldukça güler yüzlüydü.


Teknedeki tek Türk dalgıç bendim.


Bunun keyfini sürdüm. Herkes oldukça ilgili davranıyordu bana. Rus, Alman, Polonyalı dalgıçlar da vardı teknede. “Selamün aleyküm” “Elhamdüllillah” sözlerinin bu kadar işime yarayacağını hiç düşünmemiştim.


İki dalış arası teknede ikram edilen soğuk mezeler enfesti. Çok acıktığımı hissettim.


Abugannuş, humus, tabbule, fettuş çok lezzetliydi. Tabbule ve fettuş Arap mutfağının salataları. Hatay yöresi bu lezzetleri tatmak için ideal. Bizim güneydoğu mutfağımızın da parçası olan bu yemekler ağır olmadığı için öğleden sonraki dalış da zor olmadı.

Sabah ilk saatlerden itibaren ikram edilen çay ve kahve içimi ısıtmıştı.


Binlerce dalgıç, yüzlerce tekne ile buluştuğumuz Sharm El Sheikh Port, dünyanın her yerinden Mısır’a gelen dalgıçlarla doluydu. O dalgıçların arasında olmak heyecanımı katlıyordu. Hizmetin profesyonelliği ise şaşırtıcıydı. Mısır’ın en önemli gelir kaynaklarından turizmin bir yüzü olan su altı turizminin hakkını veriyordu bu ülke.


29 Ekim’e denk geldiğim günde, içimden Türk bayrağı açmak geçsede, bu kez şanlı Galatasaray bayrağı ile idare ettim.





Müren balığı, aslan balığı, sayısız nemo su altında beni bambaşka bir dünyaya sürükledi. İyi ki buradaydım. Mutluluğumu Alaaddin resmetti su altında. Benim öznesi olduğum birkaç fotoğraf da Alaaddin’in eseri. Kendisine müteşekkirim.


Corona günlerinin son bulmasının ardından hepimiz bir seyahati hak ediyoruz. Bunca zaman endişeyle evde oturduk. Şimdi rengarenk sulara dalma zamanı.


Ben sokakta değil; su altındaki maskeyi tercih ediyorum.


Kameramın kadrajından hayal dünyanıza armağan olsun.







16 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


Yazı: Blog2_Post
bottom of page