Bir Londoner’ın isteyebileceği herşey bu topraklarda vardı.
Ne büyük bir mutluluk ki; kanlı canlı bir maç izlemenin keyfini yaşamak için Londra’dan Manchester’a gidiyordum.
Manchester United dünyanın en ünlü futbol kulüplerinden birisi 600.000 nüfuslu bir kentten doğan bir dünya devi ManU.
Manchesterlılar için sadece bir kulüp değil ManU.
Tüm kombine biletlerin birkaç sezon için tükendiğini farketmem için nete girmem yetti.
Nasıl Old Trafford’da maç izleyebileceğimi düşünürken kulübün sitesinden bir duyurunun yapıldığını farkettim.
ManU Foundation ( Manchester United Vakfı ) adına yapılan bir bağış organizasyonu ve bu çerçevede bir futbol maçının anonsuydu bu.
ManU Vakfı, yoksullara, evsizlere, engellilere yardım eden bir vakıf.
Vee… ManU’nun ve Barça’nın efsanevi futbolcuları karşılaşacaktı bu organizasyonda.
Bilet fiyatları normale göre biraz daha ucuzdu. 30 poundluk bileti havalara uçarak aldım.
Gidiş dönüş saatlerimi maça göre ayarladım. Açık uçlu biletler normale göre biraz daha pahalı oluyordu.
Londra’nın büyük tren istasyonlarından Euston’dan sabah en erken trenlerden birisine bindim. 1.5 saat sonra Manchester’a ayak bastım. Kentte biraz dolaştıktan sonra Old Trafford’a doğru yola çıktım.
Kent böylesine bir dostluk maçı için bile oldukça canlıydı. Her yerde taraftarlar vardı.
İngiltere’de maçlar gündüz oynanıyor. Saat 15’deki maç için 3 -4 saat önceden insanlar stadın etrafına gelmişlerdi.
Otobüsten indikten sonra, stadyum alanına güvenlik kontrolünden geçerek girdim. Sırt çantası yasak olduğu için ayrıca çantalarınızı teslim edebileceğiniz ücretsiz yerler tahsis etmişler. Sistem tıkır tıkır işliyordu. Netten aldığım biletin aslını almak için bilet ofisine gittiğimde 1 dakika içinde biletimi aldım. Stadyumun çevresinde onlarca tuvalet kabininin varlığı dikkatimi çekti. Ne de olsa herkes bira tüketiyordu.
Old Trafford gerçekten harika bir stad.
Bu stad sevdalısı olduğum Galatasaray tarihinde de önemli anlara tanıklık etti.
https://www.youtube.com/watch?v=RYZY5VesMa0 ( İzleyin ne hissettiğimi anlayacaksınız.)
Kubilay Türkyılmaz’ın Old Trafford’da attığı gol gözlerimin önünde geldi. 20 Ekim 1993 yılında oynanan maç 3-3 berabere bitiyor.
O tarihte dünyanın en iyi futbol takımlarından birisi olan Manchester beklemediği bir sonuçla karşılaştı.
Kalede Peter Scmeichel değil, hangi Michael’lar olsa da karşılarında Galatasaray’ım vardı.
Ümit Aktan’ın ses tellerini feda ettiği maç unutulmazlarımız arasındaydı.
Stadın hemen giriş kısmında Sir Alex Ferguson’un dev bir heykeli var.
“Sir Alex Ferguson” ManU’nun efsanevi teknik direktörü.
“Sir” ünvanlı teknik adam, ManU’nun başında geçen 29 yılda 13 İngiltere Premier Lig şampiyonluğu, 5 İngiltere Federasyon Kupası, 4 İngiltere Lig Kupası, 10 İngiltere Süper Kupası, 2 UEFA Şampiyonlar Ligi şampiyonluğu, 1 UEFA Kupa Galipleri Kupası, 1 UEFA Süper Kupası, 1 Kıtalararası Kupa ve 1 de FIFA Dünya Kulüpler Kupası’nı elde etmeyi başarmış; bu sayede dünyanın en başarılı teknik adamı olmuştur.
İlginç bir istatistik ise, başarılı teknik adam, bugüne kadar takımının başında olduğu 1300’den fazla maçın %66’sından galibiyetle ayrılmış.
Kendisinin tarihe geçen bir sözü daha var.
“Futbol istatistikleri mini eteğe benzer. Birçok şeyi gösterir ancak asıl merak edileni göstermez.”
Sanırım onunla ilgili istatistikler herşeyi gösteriyor.
Muazzam bir sonuç. Onun için heykeli stadın girişinde. Kimsenin heykelini boşuna dikmez İngilizler. Geleneklerine bağlı bu toplum kimseye durduk yerde “Sir” ünvanı da vermez.
Sir Alex Ferguson’a en büyük başarısının ne olduğunu soruyorlar. “Zirveden Liverpol’u indirmek.” diyor.
3 maçtan sonra teknik direktöründen vazgeçen kulüplerimiz açısından sanırım alınacak dersler var.
Yine ManU’nun; George Best, Denis Law ve Bobby Charlton'dan oluşan efsane Kırmızı Şeytanlar kadrosu 60'ların sonu ve 70'lerin başına damgasını vurdu.1968'de Şampiyonlar Ligi'nde şampiyon olarak bu kupayı kazanan ilk İngiliz takımı olan Manchester United'da bu 3'lü toplamda 665 gol attı.
( George Best )
Bu efsane üçlünün stadyum alanında hemen stad girişinde “Trinity Of ManU” heykelini dikmişler.
“Trinity” aynı zamanda Hristiyanlık’ta Baba- Oğul- Kutsal Ruh anlamında 3’leme, Teslis’e karşılık gelen bir ifade.
Manchesterlıların bu üçlüye ne kadar değer verdiğini gösteren bir ifade bu.
( Boby Charlton )
Maç gününe ait, atkımı boynuma dolayıp, maç öncesi birşeyler atıştırmak için stad çevresindeki karavanlara gidiyorum.
Fish&Chips İngilizlerin çok sevdiği bir yemek. Özünde kızarmış balık ve patates kızartması. Balığı merak ediyorum. Ama benim damak zevkime uygun olmadığını fark ediyorum. Sürekli yemezdim bunu.
Ve maç saati geldi çattı. Maç başlamadan 15 dakika önce, 1 dakika içinde koltuğumda yerimi aldım. Yanımda bir anne ve üç kızı oturuyordu. Futbol sevgisi bir başka.
Elime biramı aldım. Stadyumda bira içmek serbest. Tabi cam şişe de değil. Plastik şişede.
Her şey düşünülmüş.
Tribünde bir efsane var. Tüm ciddiyetiyle. “Sir Alex Ferguson”. İlk kez uzaktan da olsa bu kadar yakınım kendisine.
Maçtan önce kısa bir konser ve pompon kızların şovu ve ManU Vakfı’nın tanıtımının ardından maç kadrosu açıklanıyor.
Daha önce ismi duyurulan Ronaldinho ve Rivaldo kadroda yok.
Kimler yok ki kadroda.
Kalede Van Der Saar, Danny Welbeck, Mark Webber, Ruud Van Nistelroy, Edgar Davids, Patrick Kluviert, Ji Sun Park...
Nistelroy’un penaltı golüyle 1-0 öne geçiyor ManU. Ardından Mark Webber’in golü geliyor. 2-0.
Luis Garcia’nın direkten dönen topu tamamlamasıyla skor 2-1.
Mendiata durumu eşitliyor; 2-2.
Herkes iki takımı ayakta alkışlıyor.
Dostluk maçına yakışan bir sonuç. Herkes çok mutlu. Yüzler gülüyor. Yavaş yavaş stadtan ayrılıyorum. Güler yüzlü çalışanlar kapıda “yine bekleriz.” diyorlar.
ManU’yu dünya kulübü yapan şey işte bu değerler bence.
Londra’ya dönüyorum. Mail box’ıma ManU’dan bir mesaj düşüyor. Bugünkü maçın önemli anları videosu.
İşte maçın linki.
Futbol sevdalılarına iyi seyirler.
Gülüyorum. Yıllarca maçlarına gittiğim takımımdan böyle bir mesaj almadığım için. Daha çok kat edeceğimiz yol var sanırım.
Kırmızı Şeytanları mabedinde izlemek paha biçilmez bir duyguydu.
İki efsanenin düellosu dostça sonuçlanıyor.
Bucketlist’ime bir tık daha atıyorum.
Comments