top of page
Ara
  • Yazarın fotoğrafıOnur Tatar

OKTOBERFEST

Güncelleme tarihi: 5 Eki 2020


Münih, Almanya’nın güneyinde Bavyera eyaletinin güzide şehri. Almanya’nın, ekonomisi en güçlü, en zengin şehirlerinden birisi.

1.6 milyon nüfusu, geleneklerine bağlı, çalışkan, üretken, bilimsel düşünen, kimliği ile övünen insanlarıyla eğlenceli bir kent Münih.

Alman disiplinini, kuralcılığını daha havalimanından itibaren gözlemliyorsunuz. Defalarca yaptığım yurt dışı seyahatlerimde ilk defa pasaport polisi ile bir diyaloğa girdim.

Neden Münih’e geldiğimi sordu önce. Cem Yılmaz’ın “pasaport polisi karşısında İngilizce parçalayan Türk turistleri” hicvettiği parodisi geldi aklıma. Kısa konuşmaya gayret ettim. Oktoberfest dedim. “Yalnız mı?” dedi. Evet dedim. “Dönüş biletiniz!” dedi. “Nerede kalıyorsunuz?” dedi. “Davetiye” dedi. “Vizem var.” dedim. “Biliyorum” dedi. Dedi de dedi. Bir türlü soruları bitmek bilmedi. En sonunda, “enjoy” dedi. Bende derin bir oh çektim.

Dünyanın sayılı firmalarından birisinde mühendis olan dostum Serdar ve yakışıklı oğulları beni karşıladılar. Kısa bir molanın ardından festival alanına geçtik. Berlin’den gelen dostum Levent, Yusuf ve Martin’le buluştuk.




Festivale metro ile ulaşım son derece kolay. Her yerde; metroda, sokakta geleneksel Bavyera kıyafeti giymiş erkek, kadın ve çocuklarla karşılaşıyorsunuz. Bu durum bizim gibi katılımcıları motive ediyor. Kendime hemen bir Bavyera şapkası aldım. Kenarında kuş tüyleri olanından.

Bavyera yerel kıyafetleri oldukça pahalı. Özel atölyelerde yapılmayan fabrikasyon ürünler 200- 300 euro civarında. Özel yapım olanlar için ise birkaç bin euroyu gözden çıkarmak gerekiyor. Giyilen kıyafetin kalitesi kendisini hemen belli ediyor. Zengin Bavyeralılar her sene bu festivali bekliyor.




8 milyondan fazla turistin ilgi gösterdiği dünyanın en büyük festivallerinden birisi Oktoberfest son derece düzenli bir alanda kurulmuş. Önce Lunapark karşılıyor sizi. Ardından sağlı sollu aperatif yemekler yiyebileceğiniz büfeler. En nihayetinde ise festival çadırları.

Festival alanı sabah saat 10.00’da açılıyor. 10.30’dan itibaren misafirlere bira servisi yapılıyor. Katılım herhangi bir ücrete tabi değil. Dilerseniz çadırlarda masa ayırma imkanı var. Tabii ki ücreti karşılığında.

Festival çadırları denilince, alelade çadırlardan bahsetmiyorum. Bunların sadece adı çadır. 10 adet çadır var alanda. Birinden çıkıp bir diğerine girmek mümkün. Tabi önünüzdeki binlerce kişiyi geçebilirseniz. Her bir çadır 10 bin kişi kapasiteli. Sabahtan itibaren çadırlar sürekli doluyor, boşalıyor.

Türkler ilk defa kendilerini bu alanda şanslı hissedebilirler. Çünkü güvenlik görevlilerinin bir bölümü Türk. Türkiye’den gelen misafirlere küçük jestler yapıp kapıdan kolaylıkla geçmenizi sağlayabiliyorlar. Bizde çadır alanına bu sayede rahatlıkla girdik.

İçerisi elbette tıklım tıklım. Saat itibariyle alkol duvarı yavaş yavaş aşılmaya başlıyor. Dünyanın her yerinden gelen turistler kendilerini müziğin ritmine bırakmış ve ellerindeki bira kadehleri ile “şerefe- proust” diye bağırıyorlar.




Biralar festivale özel üretiliyor. Bira, şişede değil, 1 litre olarak bardakta servis ediliyor. Kadın garsonlar ödemeyi peşin alıyorlar. Festival birası dışında bir bira seçeneğiniz yok. Fiyatı 10 euro.

Şanslı iseniz ve bir masanız varsa biranın yanında aperatif yemekler tatma şansınızda var. Özellikle sosisleri enfes. Beyaz sosis ise Münih’e özgü harika bir tat. Birde bizim ayranın yanına simit tüketmemiz gibi, Bavyeralılar biranın yanına tuzlu olan, çok da beğenmediğim Brezn ( Bavyera simidi) tüketiyorlar. Biralarının lezzetini Türk bira markalarıyla mukayese etmemek lazım. Çünkü ciddi olarak lezzet ve çeşit farkı var. Ben özellikle WeissBier dedikleri buğday birasını ( koyu sarı renkte ) çok beğendim.

Biraları gerçekten çok lezzetli. Çok güzel içimi var. Kaç tane içtiğinizi saymanızı öneririm. Genel kanaat 4. Litreden sonra sizi yerlerden toplayabilecekleri yönünde. Onun için tadında bırakmakta fayda var.

Saat ilerledikçe, heyecan, coşku inanılmaz artıyor. Turistler birbiri ile kaynaşıyor. Zaten herkes neden orada olduğunu biliyor.

Güvenlik son derece sıkı. Taşkınlık yapan her kim olursa olsun anında güvenlik görevlileri geliyor. Sert bir müdahale ile sorunlu kişileri çadırın dışına çıkarıyorlar. Herkes bu durumdan memnun oluyor. Çünkü önemli olan eğlenirken bir başkasını rahatsız etmemek.

Grup halinde kendimizi masaların üstünde dans ederken buluyoruz. Yıllar sonra çocukluk arkadaşları olarak buluştuğumuz Oktoberfest’in tadını gece yarısına kadar çıkarıyoruz. Çıkışta enfes sosislilerden tadıyoruz.

Herkesin yüzünde müthiş bir mutluluk. Lunaparkın ışıkları arasından yavaş yavaş metroya doğru ilerliyoruz.

Münih’te ilk günüm. Münih’e hoşgeldim. Ve Münih’i gerçekten hoş buldum.

Münih’i; Allianz Arena’yı, English Garden’ı, Deutches Museum’u, Marian Plaztz ve Theatiren Platz’ı, Nympemburg Sarayı’nı, curry wörst’ü, bretzeli, buz gibi biraları kısacası Bavyera’ya ait her şeyi çok seveceksiniz.

16 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


Yazı: Blog2_Post
bottom of page